Bugün Afrika'da basın özgürlüğü haritamı sunarken kafadan atarak içini doldurduğum olaylar bütünü. Türkiye'de en azından sadece erişim engelleniyor, Mısır'da adamları bir de kodese koyuyorlar.
Gerçi "bizim arkamız sağlam yaaeaeea, bize bişi olmaz".
Kapı gibi Müdline'ımız, başarıyı azimle harmanlayan Saru&Dikmelik Hukuk Birliği'miz var.
29.10.2008
The Beatles'ın Amerika'daki ilk röportajı ve araba yolculuğu
Karagöz ve Dikmelik ikilisinin Veliefendi'de verdikleri röportaj ile bu röportaj-yolculuk ikilisinin kimi benzerlikleri vardır. Ancak buraya gelmeden önce bu röportajda sorulan saçma sorulara ve verilen harika cevaplara bir bakalım istiyorum.
Amerikalı çığlık atan kız topluluğu: Say something! (Aksanlarını duymak için)
The Beatles: No. (Olabilecek en sert İngiliz aksanı ile)
Aynı kız topluluğu: Sing something! (Amerikalı kibiri işte ne olacak)
The Beatles: We want money first, talk to our menager. (Gülüşmeler)
Denyo, Amerikalı bir gazeteci: Are you guys gonna have a hair cut? (Amerikalılar'ın uzun saça olan alerjilerini liseden yeni mezun olmuş ve hemen saçlarını uzatmış bir genç olarak gözlemlediğimden yazıyorum bunu buraya)
The Beatles: No.
Karizmatik bir Beatle: In fact, I just had one yesterday.
Gelelim araba yolculuğuna. Bir kamera arkada oturan 3 Beatle'ı (McCartney, Ringo ve Lennon sanırım) çekmektedir. Burada elinde bir el radyosu tutan McCartney, radyonun kendi şarkılarını çalmasına ve radyoda kendileri hakkında söylenenlere şaşırmaktadır. Grup üyeleri aralarında tam güzel bir geyiğe bağlayacakken, ancak Spielberg filmlerinde yaratılan bir durum meydana gelir. Bir anda arabanın dışından korkutucu çığlıklar gelmeye başlar, sonra çığlıklar yaklaşır ve bir sürü Amerikalı genç kadraja girerek bu çığlıklara vücut olur. Tarkan'ın klibini nereden çaldığını burada öğreniriz. Bir sürü genç çığlık çığlığa arabayı takip etmektedir. Hatta cengaver bir genç, elindeki kamera ile bu grubu kaydetmeye çalışır. Tam o sırada araba camında Karagöz&Dikmelik röportajı ile ortak noktayı oluşturan "at" belirir. Evet, at üzerindeki polisler de The Beatles'ı görebilmek için zavallı atları dört nala koşarlar. Ayrıca şaşıran gazeteci, cool röportaj özneleri bu iki durumun diğer ortak özellikleridir.
Sonuç olarak bunu neden yazdım? Derste şarkıları dinlerken boş boş oturmamak için. Sonuçta ilginç bir röportaj-yolculuk, ilginç benzerlikler... Hayatı çekilir kılan bu tip sevimli ayrıntıları belirtmek gerekir. Sonuçta belirtmeyen eşşektir.
Amerikalı çığlık atan kız topluluğu: Say something! (Aksanlarını duymak için)
The Beatles: No. (Olabilecek en sert İngiliz aksanı ile)
Aynı kız topluluğu: Sing something! (Amerikalı kibiri işte ne olacak)
The Beatles: We want money first, talk to our menager. (Gülüşmeler)
Denyo, Amerikalı bir gazeteci: Are you guys gonna have a hair cut? (Amerikalılar'ın uzun saça olan alerjilerini liseden yeni mezun olmuş ve hemen saçlarını uzatmış bir genç olarak gözlemlediğimden yazıyorum bunu buraya)
The Beatles: No.
Karizmatik bir Beatle: In fact, I just had one yesterday.
Gelelim araba yolculuğuna. Bir kamera arkada oturan 3 Beatle'ı (McCartney, Ringo ve Lennon sanırım) çekmektedir. Burada elinde bir el radyosu tutan McCartney, radyonun kendi şarkılarını çalmasına ve radyoda kendileri hakkında söylenenlere şaşırmaktadır. Grup üyeleri aralarında tam güzel bir geyiğe bağlayacakken, ancak Spielberg filmlerinde yaratılan bir durum meydana gelir. Bir anda arabanın dışından korkutucu çığlıklar gelmeye başlar, sonra çığlıklar yaklaşır ve bir sürü Amerikalı genç kadraja girerek bu çığlıklara vücut olur. Tarkan'ın klibini nereden çaldığını burada öğreniriz. Bir sürü genç çığlık çığlığa arabayı takip etmektedir. Hatta cengaver bir genç, elindeki kamera ile bu grubu kaydetmeye çalışır. Tam o sırada araba camında Karagöz&Dikmelik röportajı ile ortak noktayı oluşturan "at" belirir. Evet, at üzerindeki polisler de The Beatles'ı görebilmek için zavallı atları dört nala koşarlar. Ayrıca şaşıran gazeteci, cool röportaj özneleri bu iki durumun diğer ortak özellikleridir.
Sonuç olarak bunu neden yazdım? Derste şarkıları dinlerken boş boş oturmamak için. Sonuçta ilginç bir röportaj-yolculuk, ilginç benzerlikler... Hayatı çekilir kılan bu tip sevimli ayrıntıları belirtmek gerekir. Sonuçta belirtmeyen eşşektir.
28.10.2008
sözlüğün kapanması ve sonra açılması
diyarbakır sulh ceza mahkemesinin sözlüğü okuduktan ve yaptığı hatayı anladıktan sonra "ya ben buna çok gülüyom yaeaeae" nidalarıyla blogumuzu tekrar kullanıma açması.
(bkz. birilerinin bi yerde bizi okuduğunu biliyordum)
(bkz. birilerinin bi yerde bizi okuduğunu biliyordum)
23.10.2008
Sıkışma Tuş Kilidi
Çok zor durumlarda başvurulan eylem. Misal ; hiç tanımadığın kalabalık bir ortama girdin kimseyi de tanımıyorsun yabancı gözler sana çevrilmiş sosyalfobinin dibine vurmuşsun hemen elini aslan pençesi şeklinde cebine götürür nokia marka telefonunu çıkarırsın.Ardından ilk etapta "tuş aç" ardındanda "şimdi *'a basın" görülür telefonun ekranında. Yalandan açarsın tuş kilidini bu 10 saniye götürür sonra tekrar menüye girer ve * 'a basarsın tuş kilidini kapatır ve güven ve rahatlıkla ortamlara akarsın.
(bkz: ben bugün bunu yaptım )
(bkz: ben bugün bunu yaptım )
22.10.2008
Bu kayda verilen bağlantılar
Sözlükte yeni peydahlanmış hede.
Nereden çıktı bu şimdi? Fazla teknoloji beni zorluyor, diye düşünmeme neden olan fifi.
Nereden çıktı bu şimdi? Fazla teknoloji beni zorluyor, diye düşünmeme neden olan fifi.
The Beatles
John Lennon, Paul McCartney, George Harrison ve Ringo Starr'dan oluşurlar.
Çıkardıkları ilk albümün ilk şarkısı "I Saw Her Standing There", çıkardıkları son albümün son şarkısı "Get Back"tir.
Yesterday'i ilk kez hayran çığlıkları arasında Amerika'da bir konserde söylemişlerdir. Lennon'ın "Bakın bunu daha önce hiç yapmadık" diye bir girişi vardır, İngiliz aksanını bir kere daha takdir eder insan.
John "Winston" Lennon'ın bu göbek adını niye aldığını buraya yazmak istemiyorum. Aralarında en "burjuva" olan Paul'imiş, diğerleri hep işçi ailelerinden geliyormuş.
Ringo küçükken çok hastalanmış ve 13 yaşında okulu bırakmak zorunda kalmış. Ayrıca kendisi her yere kendi yemeğini götürürmüş, asla başkasının yaptığı yemeği yemezmiş. Bağışıklık sistemi kötüymüş kendisinin.
İlk isimlerinin arasında The Beatals, The Silver Beetles, The Quarrymen gibi saçma adlar yer almaktadır. Aynı şeyi "I Wanna Hold Your Hand"in müziği için de yapmışlar. O güzelim melodiyi, melodinin ruhuna hiç gitmeyen sözlerle bezemişlerdir. (Evet, bay ripley yeni müzik teorisi "melodinin ruhunu" takdim eder)
Grubun logosunu Ivor Arbiter isimli muzik aletleri satıcısı büyük bir tesadüf eseri tasarlamıştır. Grup için ilk davulu alan Ringo, "Abi, şu davula bir Beatles yazıver ya" demiştir ve Arbiter o efsanevi logoyu çok küçük bir fiyat farkı karşılığında böyle yaratmıştır.
British Invasion kalıbı grubun Amerika'daki etkisi üzerine kullanılır.
Son konserlerini San Fransisco'daki Candlestick Park'ta vermişler.
Kanımca The Beatles'ın bu önemi ve kalıcılığı, evrensel bir kültürden bahsetmek zor olsa da, çeşitliliği tartışılmaz bir dünya mirasından beslenmiş olmalarıyla açıklanabilir. Müziklerinde Rock entrümanları sitar ile Aralık 1965'te çıkardıkları Rubber Soul albümlerinde buluşmuştur. Hatta bir noktadan sonra hangi enstrümanın ne olduğunu anlamak zorlaşır paslı ve eğitimsiz kulaklar için. Gitar mı sitar mı diye düşündüğünüz enstrümanın piyano olduğunu öğrenerek şaşırabilirsiniz. Bu albümdeki Norwegian Wood isimli şarkıya dikkat çekmeden bu yazıyı bitirebileceğimi sanmıyorum.
Sonuç olarak, büyük adamlardır ve biz zaten bunu çoktan biliyoruz; ama bir kere daha bunu belirtmenin yararını da şahsen yadsımıyorum.
Çıkardıkları ilk albümün ilk şarkısı "I Saw Her Standing There", çıkardıkları son albümün son şarkısı "Get Back"tir.
Yesterday'i ilk kez hayran çığlıkları arasında Amerika'da bir konserde söylemişlerdir. Lennon'ın "Bakın bunu daha önce hiç yapmadık" diye bir girişi vardır, İngiliz aksanını bir kere daha takdir eder insan.
John "Winston" Lennon'ın bu göbek adını niye aldığını buraya yazmak istemiyorum. Aralarında en "burjuva" olan Paul'imiş, diğerleri hep işçi ailelerinden geliyormuş.
Ringo küçükken çok hastalanmış ve 13 yaşında okulu bırakmak zorunda kalmış. Ayrıca kendisi her yere kendi yemeğini götürürmüş, asla başkasının yaptığı yemeği yemezmiş. Bağışıklık sistemi kötüymüş kendisinin.
İlk isimlerinin arasında The Beatals, The Silver Beetles, The Quarrymen gibi saçma adlar yer almaktadır. Aynı şeyi "I Wanna Hold Your Hand"in müziği için de yapmışlar. O güzelim melodiyi, melodinin ruhuna hiç gitmeyen sözlerle bezemişlerdir. (Evet, bay ripley yeni müzik teorisi "melodinin ruhunu" takdim eder)
Grubun logosunu Ivor Arbiter isimli muzik aletleri satıcısı büyük bir tesadüf eseri tasarlamıştır. Grup için ilk davulu alan Ringo, "Abi, şu davula bir Beatles yazıver ya" demiştir ve Arbiter o efsanevi logoyu çok küçük bir fiyat farkı karşılığında böyle yaratmıştır.
British Invasion kalıbı grubun Amerika'daki etkisi üzerine kullanılır.
Son konserlerini San Fransisco'daki Candlestick Park'ta vermişler.
Kanımca The Beatles'ın bu önemi ve kalıcılığı, evrensel bir kültürden bahsetmek zor olsa da, çeşitliliği tartışılmaz bir dünya mirasından beslenmiş olmalarıyla açıklanabilir. Müziklerinde Rock entrümanları sitar ile Aralık 1965'te çıkardıkları Rubber Soul albümlerinde buluşmuştur. Hatta bir noktadan sonra hangi enstrümanın ne olduğunu anlamak zorlaşır paslı ve eğitimsiz kulaklar için. Gitar mı sitar mı diye düşündüğünüz enstrümanın piyano olduğunu öğrenerek şaşırabilirsiniz. Bu albümdeki Norwegian Wood isimli şarkıya dikkat çekmeden bu yazıyı bitirebileceğimi sanmıyorum.
Sonuç olarak, büyük adamlardır ve biz zaten bunu çoktan biliyoruz; ama bir kere daha bunu belirtmenin yararını da şahsen yadsımıyorum.
18.10.2008
kısaltmalarla b. yannick
güzel bir ismi olmasına rağmen neden ısrarla kısaltıldığını anlamıyorum. ama bu bir spor haline geldi artık. iki ayrı kategoride inceleyebiliriz: müdürle kurulanlar ve barbarosla kurulanlar.
önce müdüre bakalım:
müdline
müdzilla
müdlüman
mücü
.
.
.
barbarosa gelirsek:
barb
barbi
barbunya
.
.
.
hepsini yazmak mümkün değil ben sıramı savıp işi yaratıcılarına bırakıyorum.
önce müdüre bakalım:
müdline
müdzilla
müdlüman
mücü
.
.
.
barbarosa gelirsek:
barb
barbi
barbunya
.
.
.
hepsini yazmak mümkün değil ben sıramı savıp işi yaratıcılarına bırakıyorum.
sözlüğün ihtiyacı olan format
dün akşamki ulu-müdlüman (bu da ayrı bir entry konusu)-eko konuşmalarından çıkan sonuç. size haberi vermekten mutluluk duyarım.
efendim bir yılı deviren sözlük artık yeni bir görünüme ihtiyaç duymaktadır. bir arama motoru olsun, eski entrylere kolayca ulaşabilmek olsun, sözlük modern çağın ihtiyaçlarına uyum sağlamak zorundadır. moderatorlerden biri olarak bu değişikliği en kısa zamanda yapmayı deneyeceğimi bildirmek isterim. içte ve dışta tüm sevenlerimize yeni sözlük sözü hayırlı olsun.
efendim bir yılı deviren sözlük artık yeni bir görünüme ihtiyaç duymaktadır. bir arama motoru olsun, eski entrylere kolayca ulaşabilmek olsun, sözlük modern çağın ihtiyaçlarına uyum sağlamak zorundadır. moderatorlerden biri olarak bu değişikliği en kısa zamanda yapmayı deneyeceğimi bildirmek isterim. içte ve dışta tüm sevenlerimize yeni sözlük sözü hayırlı olsun.
16.10.2008
elbow
Anadilimde "dirsek" anlamına gelen bu grup, yeni kişisel keşfimdir. Kendilerini "the fix" isimli şarkıyla, sözlüğün yanındaki last fm ikonu sayesinde buldum.
(bkz. Sağ ol, var ol Ekin, ellerin dert görmesin)
Kendilerini bulduğum anda, şimdi söylediğimi en iyi Ozan Küren anlayacak çünkü o an oradaydı, Pinhani'yi bulmuş gibi sevindim demeliyim.
Hani yıllardır aklınızda bir şarkı vardır, o şarkıyı yapan birileri çıksa dersiniz, bir anda da duyuverirsiniz o şarkıyı, sevinçten geberirsiniz, hah, işte öyle.
(bkz. Sağ ol, var ol Ekin, ellerin dert görmesin)
Kendilerini bulduğum anda, şimdi söylediğimi en iyi Ozan Küren anlayacak çünkü o an oradaydı, Pinhani'yi bulmuş gibi sevindim demeliyim.
Hani yıllardır aklınızda bir şarkı vardır, o şarkıyı yapan birileri çıksa dersiniz, bir anda da duyuverirsiniz o şarkıyı, sevinçten geberirsiniz, hah, işte öyle.
15.10.2008
Aloha Hawaii
Elvis'in en ünlü konserlerinden birisidir. Tarihte uydu ile canlı yayınlanmış ilk konser özelliğine sahip bu konserin DVD hali de bulunmaktadır.
Kral beyaz takımları çekmiş, boynuna Hawaii çiçekleri takmış, şarkılarını söylemektedir. Suspicious Minds performansı mutlaka izlenmelidir. Rock ikonu bu konserde sürekli terlemektedir, bu büyük bir olay olur sonrasında.
Kral beyaz takımları çekmiş, boynuna Hawaii çiçekleri takmış, şarkılarını söylemektedir. Suspicious Minds performansı mutlaka izlenmelidir. Rock ikonu bu konserde sürekli terlemektedir, bu büyük bir olay olur sonrasında.
karate
Elvis'in Almanya'da askerlik görevini yaparken öğrendiği ve daha sonra kariyerinde kullandığı Uzakdoğu kökenli savunma sanatı.
Elvis'in oynadığı bir komedi-müzikalde Kral'ın dans ederek nasıl karate yaptığı gözlenebilir.
Bir insan karateyi bile bu kadar stil sahibi bir şekilde mi icra eder arkadaşım?
Elvis'in oynadığı bir komedi-müzikalde Kral'ın dans ederek nasıl karate yaptığı gözlenebilir.
Bir insan karateyi bile bu kadar stil sahibi bir şekilde mi icra eder arkadaşım?
düzenbaz elvis
Bugün Rock Tarihi dersimizde irdelenen önerme. Yanlışlanmıştır, hem de Türkçe konuşan Macar bir arkadaşım tarafından.
Love Me Tender'ın kendisnin ilk filmi olduğu ve 1954'teki That's Allright kaydının Rock'ın başlangıcı olarak sayıldığı öğrenilmiştir.
Kendisini saygıyla anıyoruz.
Love Me Tender'ın kendisnin ilk filmi olduğu ve 1954'teki That's Allright kaydının Rock'ın başlangıcı olarak sayıldığı öğrenilmiştir.
Kendisini saygıyla anıyoruz.
14.10.2008
en son toplanma
berk-ulu-müd-ufuli-ozi-ikerto 'nun en son aynı anda aynı yerde bulunduklarına ilişkin tahmini rakam.
(bkz: Türkiye - Portekiz Avrupa Şampiyonası Açışı Maçı)
(bkz:Minder)
11.10.2008
samsayı yemek
kafka kafede ve sonrasında başımıza gelen hödö. iki şekilde kullanımı mümkündür:
1) kafka kafedeki çizimleri, duvarlardaki yapıştırmaları anlayamamak, kafa karışıklığı, "herhalde bu da metamorfoz mu ne ki bu şimdi?!" soruları, ağızdan anlamsızca fırlayan aforizma sözcükleri vs.
2) müdür- nihan- ekin olarak tespit ettiğimiz, adına da yaraşır bir deyim. hayatın karmaşasında (!) dar yorumlarlar, çıkarcı tavırlar sergileyerek, geniş düşünmeden "yaeaaaae" deyip geçememek ve nihayetinde bir sabah dünyanın müstahakımızı vermesi üzerine samsa'yı yemek, gregor samsa olarak uyanmak.
1) kafka kafedeki çizimleri, duvarlardaki yapıştırmaları anlayamamak, kafa karışıklığı, "herhalde bu da metamorfoz mu ne ki bu şimdi?!" soruları, ağızdan anlamsızca fırlayan aforizma sözcükleri vs.
2) müdür- nihan- ekin olarak tespit ettiğimiz, adına da yaraşır bir deyim. hayatın karmaşasında (!) dar yorumlarlar, çıkarcı tavırlar sergileyerek, geniş düşünmeden "yaeaaaae" deyip geçememek ve nihayetinde bir sabah dünyanın müstahakımızı vermesi üzerine samsa'yı yemek, gregor samsa olarak uyanmak.
9.10.2008
aşkısı s.ç.s k.i.b öpücüx
Berk Kalyoncu'nun sözlüğümüze kattığı sesleniş, iyi dilek ve eylem topluluğu.
Kendi hakkında açılan başlıklara yorum yapmama geleneğinin doğurduğu başlık.
Akla aniden Demre'nin evimize taşınmasıyla ilgili Saru'nun yıpratıcı yorumunu getirmiş, bizleri derin düşüncelere salmıştır.
Ayrıca sözlüğün gittiği hali görüp dertlenmek için iyi bir referans noktasıdır ;
(bkz. O kurnadan bu kurnaya çirkef sıçramış - Onbeş yaşında da Berkitto Bey/Saru-han kimlere aldanmış)
(bkz. Sizleri tanıyamıyorum dostlar, ben mi değiştim hayat mı değişti)
Kendi hakkında açılan başlıklara yorum yapmama geleneğinin doğurduğu başlık.
Akla aniden Demre'nin evimize taşınmasıyla ilgili Saru'nun yıpratıcı yorumunu getirmiş, bizleri derin düşüncelere salmıştır.
Ayrıca sözlüğün gittiği hali görüp dertlenmek için iyi bir referans noktasıdır ;
(bkz. O kurnadan bu kurnaya çirkef sıçramış - Onbeş yaşında da Berkitto Bey/Saru-han kimlere aldanmış)
(bkz. Sizleri tanıyamıyorum dostlar, ben mi değiştim hayat mı değişti)
8.10.2008
O değil de bir Ozan Küren vardı ne oldu ona?
50.sanat yılını mı kutluyor İlhan İrem gibi bilmem ama bir Ozan vardı ne oldu ona ?
Müthiş Taraftar İlker
İlker Hepkaner, kendi başına bir taraftar grubudur. Her zaman her yerde desteklediği görüş takım ya da kişiye "hep destek, tam destek" verir. Maç sonrası yuhalamaz,yönetime ve futbolculara karşı slogan atmaz, tezahurat yapmaz, faul orta sahada da olsa penaltı ister, şakalarla PES 6 müsabakalarına renk katar, ismini vermek istemediğim bazı arkadaşlar gibi çirkinleşmez, fanatizmini en güzel şekilde oyuna ya da tartışma ortamlarına yansıtır. Ayrıca en mantıklı taraftar grubudur. Sırf takım tutmak için takım tutmaz. Chelsea'ye karşı Wigan Athletic'i tutmaz mesela. "Akl-ı Selim"i de temsil eder. Mantıklı davranır. Mazlumun yanında değil güçlünün yanındadır, haklının yanındadır, kalitelinin yanındadır. Teşekkürler İlker Hepkaner, çizgini hep koru, hep böyle kal.
4.10.2008
Yeni sezonun ilk daveti
Şahsım tarafımdan yapılan davet. (Çok afedersin) Yeni Bilgisayarımın şerefine Turnacıbaşında yapılmasını istediğim pes 6'dan pes 2009'a kadar geniş bir oyun hinterlandı olan turnuva daveti. Katılımları özellikle Müd ve Saru'dan bekler Oz'dan da seyirci desteği isterim . Paris'ten de sıkışma destek gelirse ihya olurum. Bilginizee.
2.10.2008
Dünyada 250.000 İnsan Yaşıyor Teorsi
Bu teori 2008 yazında, Tekirdağ'da ortaya atılmıştır. Teorinin kim tarafından ortaya atıldığı ise tam bir muammadır. Saru, Müderris ve Karagözotti kod adlı şahıslar teorinin kendilerine ait olduğunu iddia etmekle beraber henüz bu iddialarını kanıtlayamamışlardır. Fakat en güçlü argümanlar Karagözotti'nin olduğundan bilim dünyasında, Karagözotti teorisi olarak ta bilinir. En az kabul gören isimse Saru'dur.
Bu teoriye göre dünya üzerinde 100.00o Trakyalı, 100.000 İzmirli, 50.000 diğer şehirli insan yaşamaktadır. Bunun kanıtları aşağıda sıralanacaktır.
1) Karagözttinin teyzesinin yazlığını Saruların alması.
2)DR Tekin le Karagözotti'nin dayısının aynı fabrikada çalışması, ayrıca bu ikisi ve müderrisin Biga da yaşaması (bkz. Ercan Metal)
3) Eko'nun kankasının İlkerlerin Paristeki eve taşınması
4)Mümini herkesin tanıması.
5) Mp3 ün en seksi üyesinin Berrin Do nun sınıf arkadaşı olması
(ayrıca bkz. Bana laf konuşun, böyle bişe var mı ya, ha oğlusu, ha saru yavrusu, sen biliyosun böyle bir şey var mı? 250.00 diyo 250.000 geliyo.)
Bu teoriye göre dünya üzerinde 100.00o Trakyalı, 100.000 İzmirli, 50.000 diğer şehirli insan yaşamaktadır. Bunun kanıtları aşağıda sıralanacaktır.
1) Karagözttinin teyzesinin yazlığını Saruların alması.
2)DR Tekin le Karagözotti'nin dayısının aynı fabrikada çalışması, ayrıca bu ikisi ve müderrisin Biga da yaşaması (bkz. Ercan Metal)
3) Eko'nun kankasının İlkerlerin Paristeki eve taşınması
4)Mümini herkesin tanıması.
5) Mp3 ün en seksi üyesinin Berrin Do nun sınıf arkadaşı olması
(ayrıca bkz. Bana laf konuşun, böyle bişe var mı ya, ha oğlusu, ha saru yavrusu, sen biliyosun böyle bir şey var mı? 250.00 diyo 250.000 geliyo.)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)