23.09.2008

açılan başlığa yorum gelmemesi ve üstüne açılan 7 başlığın yorum alması

işte budur benim sözlükten soğutan. Aman derim gözünüzü severim yalandan da olsa yarım aız da olsa şu garibana bir yorum. Vallaha özgüveni sona eriyür insanın yorum alamayınca.

(bkz:1 Ytl var mı abi )

22.09.2008

istik

şahsen en sevdiğim location kısaltması. istiklal caddesi manasında. kaynağı karagöz- kalyoncu gibi görünmekte. iddialara göre her şeyi kısaltabileceklerine inanma huyları geçen sene halı saha maçında kalyoncu'nun ulaş'a "ulu" diye bağırması ile başlamış.
işte bir takım örnekler:

cihan: cihangir
kaba: kabataş
orta: ortaköy
üskü: üsküdar
lahma: lahmacun
nargil: nargile
leop: leopar
istin: istinye
finük: finüküler
ilki: ilker
...

ve daha hatırlayamadığım binlercesi.

18.09.2008

röportaj

karagözle dün başımıza gelen garip hadisedir.

veli efendi'nin rüzgarlı ama heyecanlı atmosferinde, "atlara bakmak" üzere bir oraya bir buraya yürüyen çift, Aktüel Dergisi çalışanları tarafından durdurulur. "çok ilginçsiniz, burada ne işiniz var?!" gerekçesiyle röportaj vermeye zorlanırlar. karagöz ve dikmelik atlı sporlara karşı duyulan ilgiyi dilleri döndükçe basın mensuplarına anlatırlar, bir de üstüne hipodrom kıyısında poz verirler.

bu ilginç röportajı okumak, okudukça daha çok garipsemek isteyen yazarlara 25 Eylül ya da 2 Ekim'deki Aktüel dergisini almaları şiddetle tavsiye edilir.

17.09.2008

Paris Günlükleri

Paris'e giden sanatçıların tuttuğu günlüklere verilen genel ad. sinsisözlük evreninde ise İlk ve Müd'ün başlattığı, devamının gelmesi umut edilen Paris'te yaşanan ortak anıları kaydetme biçimi.
Efendim birinci günden başlamak gerekirse Müd'ün Metro Crimée çıkışında belirmesiyle, Fransa'da olduğunu sadece boulangerie'lerdeki kremalı pasta, jöleli tart ve elbette bir ya da iki croissant'dan anlayabilen İlk, mekan algısını iyice yitirmiş, bu da ona Gare de l'Est etrafındaki hayatı hem kolaylaştırmış hem de zorlaştırmıştır. Avare bir şekilde bir o yana bir bu yana bakınan zavallı öğrenci, Müdürünün şehre gelmesiyle mutlanmış, kendini yollara vermiş ve zaman algısını da yitirmiştir.
Tüm bu algı kayıplarının aslında körüklendiği nokta Montmartre'dır. Lorsque Montmartre nous semblait triste, İlk ve Müd bir şehrin nasıl olması gerektiği konusundaki fikirlerini iyice sağlamlaştırmakla meşguldüler. Montmartre müzesinin kendisi, içi, avlusu, müze içindeki Parce Domine , "Dur, dur seni n fotoğrafını bir de şu nilüferlerin yanında çekeyim" lafları müzeyi hem akıllarda hem de anıları elektronik görüntüleme cihazlarında ölümsüzleştirmiştir. Bu sırada üzücü bir şey varsa o da İlk'in çantasında unutulmuş President marka Camambert peyniridir ki bu İlk'in hayatını kokusuyla önemli ölçüde değiştirecektir.
Eiffel Kulesi dibinde güvercin besleyip karga kovalayan ikili, aynı zamanda "Seni yeneceğim Paris" nidalarını Seine üzerine salmıştır. Ayrıca ikiliye örseyi yediren iki olay olmuştur: Cour carrée'nin gece görünüşü ve Gibert Jeune'deki kitaplar.
İkilinin İlkay'ın odasında hep birlikte otururken bir kaş hareketi veya tek bir sözle gülmekten çatladığı dakikalar ise Paris'teki güzel anların ancak yüzde birini, ikisini oluşturur gibi görünmektedir.
Burada asıl varılması gereken sonuç, sinsice sızsa da, Müd iyi ki gelmiştir, iyi ki Paris'teki ilk hafta (ev temizlediğim haftayı ilk haftam sayamıyorum) kendisiyle geçirilmektedir ve ayrıca bu ziyaretlerin diğer sözlük üyeleri tarafından yapılması özlemle arzu edilmektedir, dilenmektedir.

örse'yi yemek

örselenmenin bir halidir. aniden oluverir ve sonrasında pont des arts'da içilen şaraplarla desteklenir. kişi kendini o ruh haliyle etrafına kötü enerji saçarken ya da "parmak" ve "bafi" kelimelerine deli gibi gülerken bulabilir.

Ulaş Özkan'ın sözlüğe sahip çıkması

sözlük hayatımızdan çıkmışken artık hiçbir şeyin konuşulmadığı anlarda sıkışma soru olarak "yaaeeee sözlük de cıvıdı yaaeeee " şeklinde diyaloglarla muhattap(ben muhattap gördüm , dayımın muhattabı var) olurken Ulaş Özkan'ın gelip sözlükü çekip çevreleyip etrafına çit döşeyip boyasını badanasını yapıp kullanıma açması olayı. Ulaş Özkan'ı tebrik ediyoruz(yürü be koçum). Demek ki Vefa İstanbul'da bir semt değilmiş yalnızca . Bozacısı da var (kötü espri olabilir ıyy mıyy yaptığınızı da görüyorum koca aptallar ).

16.09.2008

SSKB

Sinsi sözlükte kan kaybının kısaltması. Ramazan Hepkaner'in Paris'e, Gar de l'est'e gitmesiyle başlayan yaprak dökümü, Müdür'ün Fransa'ya evlenmeye gittiği dedikodularıyla hızlanmış ama korkulan olmamış, bir memoire yüzünden olaylar sözlük lehine gelişmiştir.

(bkz. Nereye gitin ya şehru "Ramazan")
(bkz. Küçük Hughette)

Atlı Sporlar ve İddaa

Koray'ın voliyi vurmasından sonra tanınan ve sevilen atlı sporlar, birkaç kez Veli Efendi'nin sıcak ve heyecanlı atmosferinin koklanmasıyla bir tutku haline gelmiştir. Özellikle Rokokonun kazığından sonra daha da bir hırslanan sözlük yazarları, atlı sporlara, ganyana, 4lü ganyana, plaseye, eküriye, maidene, bir daha kopmamacasına bağlanmışlardır.

İddaa'da gözler Kalyoncudadır. Juan Kaanla beraber hazırladığı "konti garanti" kuponlar iddaa sevenler tarafından yakın takip altındadır.

10.09.2008

sözlüğün yaz tatiline girmesi ve yeni sözlük yılı

son başlığın açıldığı 28.05.2008 tarihinden itibaren hiçbir başlık açılmamasından da anlaşılacağı gibi sözlük, mayıs sonu ile tatile girip, eylül başı/ortası gibi tekrar açılan birşeydir.. bu tarih aralığı hiçbir kurum tarafından belirlenmemiş, ancak yazarların paşa keyfine kalmış bir aralıktır.. yani, sözlük aslında canlı bir varlıktır ve her canlı gibi değişim halindedir.. esasında, sözlükte her an her şey olabilir..!
yeni sözlük yılının hayırlı ve uğurlu olmasını.. vatanımıza bolluk ve kudret, dünyaya barış ve her şeyden önemlisi, hepimize sağlık ve huzur getirmesini temenni ederim.

(bkz. sıkışmadan sözlük yılı açmak)